24 Aralık 2010 Cuma

R2D2
Tatooine gezegeni kadar nem oranı düşük olmasa da, ofisinizde de zaman zaman nemlendirme ihtiyacı olabilir. İşte bu ihtiyacı karşılamak amacı ile üretilmiş bir ürün. R2D2'nun içini su ile doldurun, sonra da bilgisayarınızın boş bir USB kapısına bağlayın! Bu gidişle USB'ye bağlanmayan bir şey kalmayacak sanırım...

23 Aralık 2010 Perşembe

Teknoloji dünyasındaki ilk gerçek “bilgisayar” ENIAC idi. Ama ENIAC’a gelene kadar tabii ki bilim adamları, mucitler ve girişimciler boş durmadılar. İşte onların tarihi :


MÖ 3000 Babil’de abaküs bulundu. Bazı kaynaklarda da abaküsün Çin’de icat edildiği belirtilir. Ne olursa olsun, sayıları saymak için araç kullanmanın ilk örneğidir abaküs. 

Abaküs kendi başına bir hesaplama aracı olmayıp, hesap yapanların sayıları takip etmesi için tasarlanmıştır. Resimdeki çok eski bir örneğidir.

1623 William Schickard “hesaplayan saat” adını verdiği cihazı yaptı. Cihaz dişli mekanizması ile çok haneli sayıları birbiri ile çarpmakta kullanılıyordu.


 1642 Blaise Pascal “Pascalane”yi yaptı. Dişli sistemlere sahip bu makina, ilk mekanik toplama makinasıdır. Daha sonra Pascal’ın adı bir programlama diline de verilmiştir. (resim)



1666 İngiltere’de Samuel Morland toplayabilen ve çıkarabilen mekanik bir hesap makinası yaptı.


1674 Gottfried Leibniz “Adımlı Hesaplayıcı”yı yaptı. Bu hesaplayıcı adım adım çalışan silindirik bir dişliden oluşuyordu. (resim)


1774 Philipp-Matthaus Hahn 12 haneye kadar hesaplayabilen hesap makinaları yaptı. Bunları ticari olarak sattı da.

1777 Çarpma yapabilen hesap makinaları icat edildi.


 1820 “Thomas Arithmometer” adı ile ilk defa seri üretime geçebilen bir hesap makinası yapıldı. Bu makina uzun yıllar üretildi ve satıldı. Leibniz’in adımlı hesaplama sistemi ile çalışıyordu. (resim)

1822 Charles Babbage “Fark Makinası”nı (Difference Engine) tasarlamaya ve yapmaya başladı.


1829 Willem Austin Burt Amerika’nın ilk daktilosunu yapmayı başardı. Tasarım biraz garip olmasına rağmen çalışıyordu. (resim)





1832 Charles Babbage ve Joseph Clement “Fark Makinası”nın bir kısmını üretmeyi başardılar.

1849 Charles Babbage “Fark Makinası”nın ikinci versiyonunu tasarladı ama üretemedi.

1854 George Boole, daha sonra tüm bilgisayar tasarımının temelini oluşturacak olan, semboller ve mantıksal çıkarımlardan oluşan bir sistemi anlatan “Düşünmenin Kanunlarına Dair İncelemeler”i yayınladı.

1889 Herman Hollerith’in “Electric Tabulating System (Elektrikli Çizelgeleme Sistemi)”, 1890 nüfus sayımını değerlendirecek makinayı seçmek üzere açılan yarışmayı kazandı. IBM’e giden ilk adım!

1893 İlk dört fonksiyonlu hesap makinası icat edildi.

1896 Herman Hollerith, “Tabulating Machine Company” adı ile kendi şirketini kurdu. IBM’in temeline bir taş daha konmuş oldu.

1911 Tabulating Machine Company, başka iki şirket ile birleşerek “Calculating, Tabulating and Recording Company-Hesaplama, Çizelgeleme ve Kayıt Şirketi” adını aldı (CTR). Bu şirket ileride IBM olacaktır.

1919 Amerikalı fizikçiler Eccles ve Jordan flip-flop devresini icat ettiler. Bu devre, günümüzdeki bilgisayarlarda da bir çok devrenin temel taşıdır (özellikle hafıza devreleri).

1924 CTR adını değiştirerek International Business Machines (IBM) adını aldı.

1930 MIT Üniversitesinde geliştirilen Differential Analyser, birçok differansiyel denklemi çözmeyi başardı.

1931 Reynold B. Johnson adında bir lise öğretmeni, çoktan seçmeli sınavların cevaplarını okumayı sağlayacak, özel bir kurşunkalem vasıtası ile çalışan bir yöntem keşfetti. Daha sonraları IBM bu teknolojiyi satın aldı.

1935 IBM, elektrikli bir daktilo ve Model 601 adında, delikli kart okuyabilen bir çarpma makinasını piyasaya çıkardı.

1937 Claude Shannon, ikili sistem ile çalışan elektrikli bir toplayıcıyı icat etti.

1937 Alan Turing, Turing makinasının prensiplerini yayınladı.

1938 William Hewlett ve David Packard, günümüzün bilgisayar devi HP’yi Hewlett-Packard adı ile Palo Alto (Kaliforniya)’da bir garajda kurdu. (Ne garajlar varmış adamlarda bu arada :) )

1938 Alman Konrad Zuse Z1 adını verdiği elektro-mekanik bir bilgisayar üretti.

1939 George Stibitz, Boolean cebiri ile çalışan bir ikili devre tasarlamayı başardı.

1939 John Vincent Atanasoff ve Clifford E. Berry binary aritmetik kullanan bir bilgisayar yapmayı başardılar.

1940 Konrad Zuse Z2’yi üretti. Bu bilgisayar öncekinin aksine mekanik aksam değil, telefon röleleri kullanıyordu.


1941 Konrad Zuse bu kez Z3’ü üretti. Z3, program kontrollü olarak çalışan ilk elektro-mekanik bilgisayardır. (resim)



Daha sonra üretilecek olan ENIAC ise tamamen elektronik idi. ENIAC ve sonrası bir sonraki bölümde…

>>> İKİNCİ BÖLÜME GİT
<<< BİR ÖNCEKİNE DÖN

20 Aralık 2010 Pazartesi

 Amerikan firması Microvision “SHOWWX +” adını verdiği minik projeksiyon cihazını piyasaya sürdü. Laser ışını ile çalışan bu mini projeksiyon cihazı diagonal olarak 2.5 metre genişliğe kadar duvara yansıtabilme yeteneğine sahip. iPhone, iPad ve iPod dedik ama, diğer akıllı telefonlar ve dizüstü bilgisayarlara da bağlanabiliyor. İstenirse pil ile de çalışabilen cihaz, Iphone’dan sadece biraz daha büyük boyutuna rağmen 2 saat kadar pil ömrü de sunuyor. Maksimum çözünürlüğü 848 x 480, kontrast değeri 1:5000 (LED için çok iyi bir kontrast değeri). Tabii ki pek ucuz değil, fiyatı 450 dolar civarında.
Yanında sayaç olan trafik lambaları ülkemizde yaygın (en azından İstanbul’da). Bu da LED’ler ile yapılmış değişik bir deneme. Orjinal resimleri burada bulabilirsiniz. Gerçi yorum yapanlar bu lambaların pek güvenli olmadığı, ya da renk körü kişiler için tehlikeli olacağını bildirmişler ama yine de değişik bir tasarım. Bu lambalara alternatif olarak bir de bu önerilmiş. Sanırım biz çoktan doğru yolu bulmuşuz…
Biraz yaratıcılık ile her şey mümkün. İşte ispatı… 8 tane daha farklı türünü görmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Biraz değişik bir kullanım ama ilginç olduğu kesin. Zımbaya benzer bu cihaz sayesinde eskiyen, ya da gereksiz gönderilmiş ve kullanmayacağınız kredi kartını gitar penası olarak değerlendirmek mümkün. Tabii eminim sadece kredi kartından değil, delebileceği herşeyden pena yapmayı deneyecek sivri akıllılar da çıkacaktır…
Bilgisayarların tarihi her zaman ilgimi çekmiştir. Blogumu “sadece günlük bilgiler ve haberlerden ibaret olmayan; aynı zamanda elle tutulur bir bilgi kaynağı” da yapmak amacım için bunun güzel bir başlangıç olacağını düşünüyorum. Tabii herkes kendine göre bilgisayarın tarihçesini yorumlayabilir ama ben bilgisayar ve elektronik alanındaki belli başlı devrimleri başlangıç noktası alarak bilgisayar tarihini bazı zaman aralıklarına bölmeye karar verdim. Bu zaman aralıkları, bundan sonraki bölümlerin başlıklarını oluşturacak :

Bölüm I – ENIAC öncesi (gerçek anlamdaki ilk bilgisayar olan ENIAC’tan önceki gelişmeler)

Bölüm II – ENIAC ile Transistörün bulunması arasındaki dönem (transistör bilgisayarların ivmesini sağlayan gerçek bir devrimdi)

Bölüm III – İlk mikroprosessörün meydana çıkması (1971) ve sonrası

Bölüm IV – 80’li yıllar

Bölüm VI – 90’lı yıllar

Bölüm VII – 2000 ve ötesi

Elimde oldukça fazla veri olduğu için, diğer bölümleri bitirdikçe ekleyeceğim. Yani biraz “az sooonra!” durumu olacak… Her türlü yorum ve düzeltmeye açığım. Buna göre yazılarda zaman zaman değişiklikler ve düzeltmeler yapabilirim. En sonunda umarım iyi bir bilgi ve referans kaynağı ortaya çıkar.
Pioneer’ın yeni duyurduğu BDXL adlı Blue-Ray disk yazıcı (Model adı : BDR-206MBK); yeni 4 katmanlı disklere tam 128 GB yazabiliyor. Ayrıca 3 katmanlı disklere de 100 GB yazabilen ürün, Kasım ayı içerisinde piyasaya çıkacak. 1983′te okuduğum üniversiteye yeni gelen, yüzlerce metrekare kaplayan büyük sistemin (CDC) toplam sabit disk kapasitesi 8 GB idi. Disk standart boy bir çamaşır makinası kadar yer kaplıyordu. Nereden nereye…
404 no’lu “Sayfa Bulunamadı/Page Not Found” hatalarını bilirsiniz. Sayfa bulunmadığında da eğlenceli olabilmek adına bazı web siteleri buralara da eğlenceli içerikler yerleştiriliyor. Burada gösterilen “Bravo, sonunda interneti bozdunuz” mesajı gibi 34 tane daha görmek isterseniz buraya bakabilirsiniz.
Popüler bir ürüne göre tasarlanmış yeni bir ilginç ürün… Hiç bir enerji kaynağı gerektirmeden 12 dB kadar bir ses artışı sağlıyor. Eski iPhone kullanıcıları için üzgünüm, sadece iPhone 4 için… Fiyat 25 USD…
Aramak isteyenler için : Marka: Bone Collection ; Model: LF10021-G
Süper bir deneyim… Bir baba ile küçük oğlu, iPhone 4′ü bir meteoroloji balonuna bağlayıp, yanına da bir HD kamera ekleyerek uzaya yollamışlar. Balon 30 km yüksekliğe kadar çıkıp patlamış. Tabii ki bu hesaplanan bir durum. Daha sonra da eklenmiş paraşütün yardımı ile fırlatıldığı (!) yerden 48 km ötede bulunmuş. Bulunmasını sağlayan da iPhone tarafından gönderilen GPS koordinatları. 2 saat civarında süren uçuş, son 2 dakikası hariç tamamen kaydedilmiş. Bu ilginç ve başarılı uçuşun düzenlenmiş videousunu burada bulabilirsiniz. Hiç İngilizce bilmeseniz dahi video’yu seyredin, çok etkileyici… Yapmayı deneyebilirsiniz ama yepyeni bir iPhone ve HD kamera içeren düzeneğiniz yere indiğinde bulmayı pek ummayın bence...
Çok da teknolojik bir şey sayılmaz. Sonuçta sesi ayarlamak için üzerindeki turuncu kılıfı aşağı yukarı oynatıyorsunuz. Ama orjinal ve ilgi çekici olduğu kesin. Ses arttıkça hoparlör şişkinleşiyor. Komşularınızla ilişkiniz açısından fazla şişmanlatmamak en iyisi tabii:)
Facebook’da yeni bir özellik yavaş yavaş işlemeye başlıyor. Eğer anlatacaklarımı hesabınızda göremezseniz, bugünlerde ara sıra hesabınıza uğrayın, yakında sizde de çalışmaya başlayacaktır. Hesap ayarları’na (account settings) gittiğinizde “bilgilerinizi indirin” (download your information) adında yeni bir bölüm göreceksiniz. Buraya girip düğmeyi tıkladığınızda, Facebook’a yüklemiş olduğunuz tüm fotoğraf, video gibi içeriği zip dosyası olarak hazırlıyor ve indirebiliyorsunuz. Fotoğraf ve videolarınızın büyüklüğüne göre işlem uzun sürebiliyor. Zip dosyası hazır olunca size bir e-mail ile haber veriliyor. İlgilenenlere duyurulur :)
Genelde teknolojik bir cihaz almak için cihaz eleştirilerini (review) dikkatle okurum. Ancak, tarafsız eleştiri bulmak çok zordur, onlar da rakamlar üzerinden gider, pek bir işe yaramaz zaten. Sayılarla ifade edilen birtakım özellikler dışında, tasarım, ergonomi, renk, kullanım kolaylığı vs. vs. gibi özellikler eleştiriyi yapanın zevkine kalmıştır. Ben de kullandığım bazı cihazlarla ilgili eleştiriler yapacağım. Tamamen taraflı, tamamen benim zevkimi ifade eden eleştiriler. Yine de faydalı olacağını umuyorum, çünkü bahsedeceğim detaylar başka kullanıcıların da ilgisini çekecek detaylar olacak. Cihazın teknik özelliklerini her yerde bulabilirsiniz ama buradaki detaylar buraya özel
Bu yazıyı yazmadan önce şöyle bir araştırdım. Bu soğutucuyu alan herkes pek bir memnun. Ben değilim :) İşte nedenleri :
- 11.4 inç olduğu için laptop’un altını tam kapatmıyor.
- Tek bir fan için oldukça yüksek bir ses çıkarıyor, özellikle gece sessizliğinde.
- Ortadaki tek fan, laptop’un altında oluşturulan bir kanalın tam ortasında. Hava laptopun sağından ve solundan tüm tabana dokunarak dışarı çıkıyor.Teorik olarak iyi fikir ama, fanın debisi yeterli bir soğutma sağlayacak kadar yüksek değil.
- Diz üzerinde kullanım zor. Fanın hava yolunu tıkamamak için bayağı çaba harcamak gerekiyor…
- Açma kapama düğmesi yok
- Bazı ürünlerde olan fan hızı ayarlama düğmesi olsa iyi olurdu, en azından ses açısından.
- Üzerinde bir USB çoklayıcı da olabilirdi. Böylece laptoplarda kıymetli bir port olan USB’yi sürekli meşgul etmiyor olabilirdik.
Bunların dışında ise iyi özellikleri, Çin malı ama basit diğer Çin mallarından ziyade daha kaliteli izlenimi veriyor, laptopun kaymasını önleyen alt ve üst band gayet iyi. Alttaki yükseltici ayak da masaüstü kullanım için faydalı.
Kıssadan hisse : Üzerinde Microsoft yazan her şey çok iyi kalitede olmayabilirmiş…
iPhone veya iPad’e bağlayabileceğiniz bir Bluetooth klavye, hem de kredi kartı boyutunda! Fonksiyon tuşları, multimedia tuşları vs. bile var. Üstelik arkadan aydınlatmalı. Pek ucuz değil (40 USD) ama enteresan bir ürün. Burada resimlerini bulabilirsiniz.…
Eskiden “gavur yapmış” derdik, şimdi ise Çinliler yapmış diyoruz. Adı sanı duyulmamış, web sitesi bile olmayan Yosion diye bir firma “Apple Peel 520″ adıyla piyasaya böyle bir ürün sürmüş. iPod’u telefon kılıfına benzeyen bu ürünün içine takınca hem telefon oluyor hem de 800 mAh’lik ekstra bir pil ile 4.5 saat konuşma süresi ve 120 saat bekleme süresi kazanıyor. “Apple Peel 520″ olarak Google’da aratınca aletin çalışmasına ait videolar da bulunabiliyor. Şimdilik GPRS desteklemiyormuş. 50-60 USD gibi bir fiyata satılacağı düşünülürse enteresan bir iPhone alternatifi olabilir…
Güncelleme 11 Ağustos : Artık beyaz rengi de olacakmış, böylece renk sorunu da kalmayacak!
Tüm tarih boyunca dünya yüzeyinde kaç kitap basılmış? Bu sorunun cevabını merak eden kim olabilir? Ben tahmin etsem tuttururdum, muhtemelen herkes tahmin edebilir : Google ! Uzun uzun anlattıkları karmaşık algoritmaları, eleme metodlarını vs. atlarsak, bugün itibarı ile dünya yüzeyinde basılmış kitap sayısı 129,864,880. Gerçi ben bunu yazarken dahi yeni bir kitap basılmış olabilir ama en azından ellerinde bunu yapan bir algoritma var ve sayıyı sürekli güncelliyorlar. Bir süre sonra tüm bu kitapları Google Books’ta görür müyüz sizce?
Sabit diskin de incelemesi/eleştirisi mi olurmuş? Bence de öyle, alıp verilerimizi emanet edip kullanıyoruz işte. Önemli olan güvenilir bir marka olması, emanet ettiğimiz bilgileri iyi koruyacağına inanmamız. Western Digital de çok güvenilir bir marka, bu da benim ikinci WD sabit diskim. 640 GB, 1TB, 1.5TB ve 2TB seçenekleri mevcut. USB 2.0 ile de hızı gayet iyi, ısınması ve sesi kabul edilebilir sınırlarda. Donanımsal olarak şifreleme yapabilmesi de çok iyi. 3.5″ olduğu için pek taşınabilir olamıyor, ayrıca da güç adaptörüne ihtiyaç duyuyor. İçinden çıkan yazılımı ise hiç beğenmedim. “Sürekli otomatik yedek alan, istediğin kadar versiyon üreten” güzel özellikleri olmasına rağmen, yedekleri kendi özel formatında alması, yavaşlığı, yedekleri geri almanın zorluğu ve gene yavaşlığı ve de özellikle eski yedek versiyonlarını silememe gibi kötü özellikleri ile kullanmayı düşünmediğim bir seçenek. Yedeklerimi manuel olarak (ViceVersa gibi iyi bir programın yardımı ile) almayı tercih ederim.
 Yukarıda yazdıklarımın tümü üç aşağı beş yukarı birçok sabit disk için yazılabilecek klasik artı ve eksiler. Ancak bu sabit diskteki bir özellik çok hoşuma gitti. Özellikle birkaç disk alıp arşivleme yapacaklar için süper bir özellik. Sabit disk bir kitap şeklinde ve bu şekilde dik olarak kullanılabiliyor.

Kitabın başlığını beklediğiniz yerde ise bir LCD gösterge var. Bu göstergeye 12 harfe kadar olmak üzere istediğiniz ismi yazabiliyorsunuz, ayrıca diskte ne kadar yer kaldığını da gösteriyor. İşin güzel yanı ise, sabit diski kapatsanız da, güç kablosunu çıkarsanız da bu etiket silinmiyor! Niye birkaç disk için süper olduğunu anlamışsınızdır. Kütüphanenize bu sabit disklerden koyduğunuzu düşünün. Hangi diskte ne var, ne kadar boş yer var sürekli olarak görünür halde. Sanırım birçok teknoloji meraklısının arşivleri bundan sonra böyle olabilecek…
Artık bu da oldu. Herkesin 15 dakikalığına şöhret olması gibi, herkesin birkaç aylığına bir uydusu olabiliyor. Uzaya uydu göndermenin milyonlarca dolara mal olduğu düşünülürse, 8,000 USD gibi makul bir ücrete kendi uydunuzu yapıp uzaya gönderebiliyorsunuz. Üstelik ücrete uyduyu uzaya gönderme de dahil.
Üzerinde güneş pilleri olan uydunun sinyalleri basit bir amatör radyo alıcısı ile alınabiliyor. Uzayda ölçümler yapma, dünyanın uzaydan resim veya videolarını çekme, geçici de olsa bir radyo istasyonu kurma vs. gibi pek çok uygulama yapılabiliyor. Uydu dünyaya nispeten daha yakın, gittikçe yaklaşan ve uzay çöpü yaratmayacak bir uzaklıktaki yörüngeye yerleştiriliyor. Güneşin aktivitesine bağlı olarak birkaç ay sonra atmosfere girip yanarak yok oluyor. Orjinal İngilizce sayfaya buradan ulaşabilirsiniz…
Bu yazının yazıldığı tarih itibarı ile Nokia E71′i 8 aydır kullanıyorum. Sanırım artık bir eleştiri yapacak kadar uzun bir zaman geçirdim bu telefon ile. Bazılarına ilginç gelecek ama bu benim ilk Nokia telefonum. 10+ telefon değiştirmiş bir kişi olarak daha önce Nokia markasına pek sıcak baktığımı da söyleyemem. Önceki Window Mobile telefonum artık çok canımı sıkmış olacak ki, Symbian OS ve Nokia’yı denemeye karar verdim. Daha önce de söylediğim gibi tek tek teknik özelliklerini anlatmaya niyetim yok, çok merak edenler buradan inceleyebilirler… Benim için (ve pekçok kişi için) önemli özellikleri yazıp inceleyeceğim. Bu arada E72 modeli ile E71 üzerine bazı özellikler eklenmiş. E72′de farklı olan kısımları ilgili maddelerde belirteceğim. Böylece kısa yoldan bir E72 eleştirisi de aradan çıkmış olur… Aslında üzerindeki bazı özellikleri çıkarırsanız (GPS, HSDPA gibi), bu yazıyı bir E63 eleştirisi olarak da okuyabilirsiniz. :)
Genel görünüm
Telefonun genel görünümü çok şık ve bir iş telefonu olduğunu belli ediyor. Klavye çok minik görünse de zamanla alışılıyor. Parmağa verdiği yükseklik hissi ile tuşları kolayca kullanabiliyorsunuz. Elinize aldığınızda da ucuz bir plastik yerine sağlam bir metal hissi veriyor, metal zaten. :)
İşletim Sistemi ve Kullanım Kolaylığı
Windows Mobile’dan Symbian’a geçmiş biri olarak rahatlıkla Symbian’ın daha basit ve verimli olduğunu iddia edebilirim. Senkronizasyon kısmında anlatacağım bir-iki pürüz dışında Symbian’ın eksiği yok, fazlası var. Sürekli kilitlenen Windows Mobile’dan sonra kilitlenmeyen, bazı durumlarda sıkışsa da telefonu toptan sıfırlamadan eski haline dönebilen bir işletim sistemi kullanmak bayağı iyi geliyor. Windows Mobile’a ve iPhone OS’a alışmış kullanıcılar için biraz garip gelecektir ama zamanla alışılıyor. Menüler ve diğer işlemler telefonun ortasındaki dört yöne doğru basılabilen kumanda ile kontrol ediliyor. Bazı telefonlardaki kadar (özellikle bazı Samsung modelleri) zor olmasa da, Blackberry’deki gibi bir topu tercih ederdim. E72′de aynı yerde dokunmaya duyarlı bir alan bulunuyor ama onu da pek sevemedim açıkçası.
Telefonun dört adet kısa yol tuşu bulunuyor. Ana menü, takvim, kişiler ve e-posta. Ayrıca 6 adete kadar istediğiniz uygulamanın simgesini ana ekrana yerleştirebiliyorsunuz. Gayet kullanışlı.
Ekran
Ekran kalitesi çok iyi, ancak piyasadaki bazı telefonlara göre daha küçük boyutlu olan ekran bazı kullanıcıları tatmin etmeyebilir. Özellikle Internette gezinirken küçük ekranın sıkıntısı artıyor.
Pil
Telefonun en iyi yönlerinden biri. Az kullandığım zamanlarda neredeyse en son ne zaman şarj ettiğimi unutuyorum. Günlük 15-20 dakika konuşma ile çok rahat 3-4 gün dayanıyor. Ancak, GPS uygulamaları gibi ekranı sürekli açık tutan uygulamalar kullanırsanız da çok hızlı pil tüketiyor. Bunda çok olağanüstü bir durum yok tabii ki… Olağanüstü durum pilin fiyatında. Temmuz 2010 itibarı ile pil fiyatı 85 USD+KDV! Yani yaklaşık 155 TL. Diğer markalar 30-40 TL civarında pil sağlarken bu rakam çok yüksek bence.
GPS
Telefonu ilk aldığımda Nokia Maps uygulamasının navigasyon kısmı ücretli idi. Şu anda ise ücretsiz bir versiyonunu indirdim ve onu kullanıyorum. Telefonun uydu alışı çok iyi, arabadaki navigasyon cihazımdan çok çok daha hızlı olarak bağlanıyor. Haritası, en azından Türkiye için “idare eder” ile “yeterince iyi” arasında bir yerlerde. Ama tamamen ücretsiz olduğunu ve tüm dünyayı kapsayan bir navigasyon haritasını da verdiğini düşündüğünüzde bence bir telefon için son derece iyi. Sesli navigasyonun Türkçe çevirisi de oldukça başarılı. En azından benim navigasyon gibi sağdaki sapak için sağdaki rampadan çık demiyor :) Bu arada Symbian OS’ta çalışan ücretli navigasyon programları da var (örneğin Garmin’in programı). Bunlar da gayet başarılı çalışıyorlar. Tek sorun pil ömrü.
Kamera
Telefonun 3.2 megapiksel kamerası beklediğim kadar başarılı değil açıkçası. İdeal ışık koşullarında çok iyi resimler çekebilirken, düşük ışıkta resim kalitesi oldukça düşüyor. Üzerindeki LED flaş da yeterli değil. E72′de kamera rezolüsyonu 5 MP olarak değiştirilmiş. Ne olursa olsun, telefon kameralarından fazla bir şey beklemeyin bence.
Uygulamalar
Symbian için uygulamalar yeteri kadar çok. Nokia’nın OviStore’undan ve başka kaynaklardan pek çok ücretsiz ve yine pek çok ücretli uygulama indirilebilir. iPhone veya Windows Mobile’dakilerin sayısına ulaşmasa da ana gereksinimler için son derece yeterli. Yok, ben illa zıpır bir yığın uygulama isterim diyorsanız iPhone alın kardeşim!
Radyo ve Multimedya Olanakları
Cihazın radyosu son derece başarılı. İyi çekiyor ve iyi ses veriyor. Ayrıca bir de Internet üzerinden binlerce radyo dinleme olanağı var. Daha ne olsun? Internet üzerinden radyo dinlerseniz veri akışının çabucak kotanızı (eğer varsa) doldurabilme potansiyelini de göz önüne alın.
MP3 dinlemek için de telefon oldukça uygun. Ses kalitesi son derece yeterli.
Kulaklık çıkışı 2.5″. Yani her kulaklık uymaz ama telefonun yanında gelen kulaklık gayet iyi.
Video oynatma, zil sesleri vs. vs özellikler de yeteri kadar iyi. Özellikle video için bu büyüklükteki bir ekrandan beklentinizi iyi bilmelisiniz.
Bağlantı Özellikleri
Telefonun performansı gayet başarılı. Öyle kenarını kıyısını tutunca sinyal de azalmıyor :) Bluetooth ve kablosuz özelliklerinde de hiç bir problem yaşamadım. 3G’de de hiçbir sıkıntı yok.
Yedekleme ve Senkronlama
Benim için en önemli özelliklerden birine geldik. Telefonu alırken özellikle bu kısmını çok inceledim. Telefonu yedeklemek için birkaç olasılık var:
- İçinden çıkan Nokia PC Suite uygulaması ile yedek çıkarılabiliyor,
- Nokia’nın web sitesine yedeklenebiliyor.
- Exchange Server kullanıyorsanız, Outlook ile senkronlayıp bilgisayarınıza yedek alınabiliyor.
Bu yedeklerin hepsi de kullanışlı çözümler. Eğer şirketinizde Exchange Server varsa bu aynı zamanda senkronlama ile ilgili de iyi bir çözüm. Burada benim için eksik kalan tek nokta var. Exchange Server ile senkronlama yaptığınızda e-postalar, kişiler, takvim vs. herşey senkronlanıyor ancak notlar senkronlanamıyor. Ben de kendimce şöyle bir çözüm buldum: Nokia PC Suite uygulamasının ayarlarından sadece notları senkronlamayı seçtim. Böylece notlar Nokia’nın uygulaması ile, diğer herşey de Exchange Server ile senkronlanıyor. Biraz kulağı tersten gösterme oluyor ama en azından çalışıyor…
E-Posta
E-posta konusunda da telefon çok başarılı. Şirketinizde Outlook ve Exchange Server kullanıyorsanız şirket e-postalarını ve diğer senkronizasyonu Exchange Server üzerinden yapıyorsunuz. Ayrıca, Hotmail, gmail vb. gibi popüler tüm e-posta servislerine bağlayabildiğiniz e-posta servisi de sorunsuz. 10 adete kadar e-posta sorunsuzca kullanılabiliyor. Sadece Exchange Server için ayarlar biraz uğraştırabiliyor, ancak bir kere yaptıktan sonra sıkıntı yok.
ÖZET
Artılar:

- Çok iyi iletişim özellikleri
- Sağlam yapı
- Sorunsuz işletim sistemi ve çok sayıda uygulama
- Sorunsuz yedekleme ve senkronlama
- Başarılı GPS ve Navigasyon
- Başarılı multimedya özellikleri
- Uzun pil ömrü
Eksiler:
- Beklentileri karşılayamayan kamera ve flaş
- Rakiplerine göre küçük ekran
- Outlook ile %100 senkronlanmama (notlar senkronlanmıyor)
- Yüksek yedek pil ücreti
Hani bazen deriz ya “alem neyle uğraşıyor, biz neyle uğraşıyoruz?”. Bu sefer “alem”in uğraştığı şey evlere şenlik ama… Sheffield ve Warwick üniversiteleri ciddi ciddi konuyu araştırmışlar, üstüne üstlük bir de süper bilgisayarı bayağı meşgul etmişler bu problem için. Sonuç? Yumurta hücresinde OC-17 adını verdikleri bir protein bulmuşlar. Bu protein yumurta kabuğunun gelişmesi için gerekli bir proteinmiş. Bu protein de tavuğun yumurtalıklarında salgılanıyormuş. Buna dayanarak da demişler ki; “önce tavuk olmuş, sonra yumurta çıkmış”. Artık başlıktaki sorunun cevabını biliyorsunuz. İnsanlığın en önemli sorunlarından biri çözülmüş oldu böylece! Ne diyeyim; Allah akıl fikir versin…
Yeni, ilgi çekici bir cihaz çıkmaya görsün. Onunla ilgili gerekli gereksiz her türlü donanım hemen ortalığı kaplıyor. İşte onlardan gereksiz bir tanesi. iPad’i yatakta kullanma aparatı! Böyle 15 dakika kullanana madalya veririm. Kol-boyun ağrısından durulmaz…
Zamanında demiryolu raylarının aralığının eski at arabalarının tekerlek aralığına göre belirlendiğini okumuştum. Bunu da belki bir gün araştırıp anlatırım. Eskinin bir alışkanlığı ya da standardı yeni teknolojiye uygulandığında saçma sapan kısıtlamalar olabiliyor. 

Bilgisayarda kullandığımız Q-klavye için de aynı şeyleri düşünürüm zaman zaman. Şöyle bir araştırdım, çıkan sonuç çok komik ve vahim…

1872 yılında Remington marka ilk daktilolar yapılmış. Bu ilk mekanik daktilolarda, çok hızlı yazmanız durumunda harfleri yazan kollar üst üste binip karmaşaya ve mekanik problemlere yol açmaya başlıyormuş. Bu durumda aklı evvelin biri çözüm olarak harfleri hızlı yazmaya olanak vermeyecek şekilde dağıtmayı akıl etmiş. İngilizce’de en çok kullanılan harflerin sırası ile ETASORNI olduğu belirlenmiş. Şimdi Türkçe-Q klavyenize bir göz atın bakalım, bu harfler neredeler? En çok çalışan orta parmakları yavaşlatacak yerlere konmuşlar. Örneğin A harfi ancak küçük parmak ile basılabilecek bir yerde. Az kullanılanlardan F,G,J;K nerede? En kolay ulaşılan ortalık yerde! Bilgisayar endüstrisi de uzun uzun üzerinde düşünmek yerine hemen atlamış “Q Standartı”na. Olmuş size saçma bir klavye. 

Tabii bize bilgisayar gelince biz durur muyuz? Hemen sağ taraftaki karakterlerin yerine koymuşuz ĞÜŞİÇ’yi, al sana Türkçe Q-klavye. Bilimsel bir çalışma ile oluşturulmuş, Türkçe’nin en çok kullanılan harf istatistiklerine uygun F-klavyeyi ara ki bulasın. Eski daktilolar ve benim eski Macintosh’umda hala F-klavye var ve severek kullanıyorum. Maalesef yeni tüm cihazlarda bu ucube Q-klavyenin (Türkçe! Q) hakimiyeti ise artarak devam ediyor… İnşallah bilgisayar sektörümüz bir gün bu konuda akıllanır, pek umudum yok ama…


Sonradan Not : Tren rayları ile ilgili bilgiyi nerede okuduğumu buldum. Burada okumuşum. Zaten bir Google araması ile binlerce aynı şeyi anlatan sayfa çıkıyor. Yeniden yazmamaya karar verdim. :)

19 Aralık 2010 Pazar

Her türlü teknolojik ekipmana merak duyuyorum. Bu "blog"u açmaktaki amacım, bu merakımı ve de bilgilerimi başkaları ile de paylaşmak. Ancak, birtakım web sitelerinden kopyala-yapıştır yöntemi ile alıntı yapmak, teknolojik haberler vermek değil kesinlikle. 

Web’de dolaştığınız zaman birbirinin aynı yüzlerce yazı bulabilirsiniz. Biri bir şeyi yazıyor, sonra diğerleri hemen onu kopyalıyorlar. Buradaki yorumların tümü bana ait olacak. Ve de Türkçe! İngilizce onbinlercesine karşılık Türkçe bu tür girişimler son derece az. Çok beğendiğim, İngilizce bazı yazıları da çevirebilirim ama bunu mümkün olduğu kadar minimumda tutacağım. 


Elimden geldiğince temel konularda da bilgilendirici yazılar yazmak, blogu bir bilgi kaynağına çevirmek de hedeflerim arasında. Yazdığınız güncel yazılar eskiyebiliyor ama hiç eskimeyen ve daima ihtiyaç duyulan temel konular da var.


En son teknolojik yenilikleri haber vermek, sürekli güncel olmak gibi kaygılarım yok. Sadece ilginç bulduğum, paylaşmak istediğim şeyler üzerine yorum yapacağım. Ve tekrarlıyorum, “sadece bana ait” yorumlar (çevirilere dahi kendimden bayağı yorum katacağım)  olacağı için belki de sadece burada okunabilecek. Tabii ilginç buldukları her şeyi sürekli kopyalayanları saymazsak! Alıntı ve hatta çalıntı yapılmasını engelleme gibi bir şansım yok; ancak en azından alıntı yapıldığında blogumdan bahsederseniz mutlu olurum… 


Herhangi bir konuda eleştirilerinizi bildirmek ya da soru sormak için bana techno.65 AT hotmail.com’dan ulaşabilirsiniz.
Bu aralar üzerinde çalıştığım bir rf projesi için teknik bilgiler ararken UDEA tarafından hazırlanmış türkçe dokümanlara ulaştım. İlk dokümanda bir rf modülün uygulamada nasıl kullanılması gerektiği en ince noktalara kadar anlatılmış. Sizlerinde rf uygulamalarınızda pcb konusunda işinize yarayacaktır. Anten uygulamaları ile ilgili olarakta diğer dokümanda oldukça faydalı olacak bilgiler var.

18 Aralık 2010 Cumartesi

Twitter üzerinden takip etmek için buraya tıklayın